29 Mart 2010

bahar, doğa, çiçekler, heyecan ve sanatla


Istanbul, Sıraselviler, Alman Hastanesi Bahçesi, "Mulan manolya", mart sonu, yaprak döken manolya... baharın müjdecilerinden.

Güney-batı Çin'den yayılmış bu ağaççık, pek çoğumuzun daha aşina olduğu yaprak dökmeyen ve mis gibi kokan iri beyaz çiçeklerini yaz ortasında veren türünden daha ufak, yaklaşık 4m. boyunda. Batı dünyasında bir çok zaman Japon manolyası olarak tanınıyor. Yeşil yaprak tomurcukları patlamadan evvel, kupkuru dallar üzerine kondurulmuş mumlar gibi açıyorlar.
Bu erken bahar günlerinde dolaşırken farkındalığınızı yüksek tutun derim ;)



Istanbul, Harbiye, Mehmet Kutlu seramik stüdyosu...

Bu sabah yoga çalışmalarım, kısa bir kahvaltı, ve erken bir misafir sonrasında Mehmet'e gittim. Seramik fırınından çıkartmayı sabırsızlıkla beklediğim "aydınlanma yolcuları"mın son halinin merakıyla dolup taşarak. Bu, 2009 sonbaharında başlayıp, ancak tamamladığım bir rölyef pano.

Orada, Tibet'in başkenti Lhasa'da, Dalai Lama'ların yaşam mekanı Potala Sarayı'nın pek bilinmedik bir bölümünden bahsediyorum. -Şu anki 14. Dalai Lama (Tenzin Ghatso) maalesef orada yaşayamıyor. Muhtemelen biliyorsunuz, Tibet Çin işgalinde olduğundan, Dalai Lama Hindistan'ın kuzeyinde Dharam Sala'da kalıyor.-
İşte o Potala Sarayı'nın arkasında küçük bir göl var. Ve içinde bir tapınakçık: Lukhang. Dalai Lama'ların spiritüel çalışmalarını yaptıkları yer Lukhang Tapınağı. Ben henüz göremedim burayı; ancak tesadüfler eseri varlığından haberim oldu. Bu tapınağın duvarlarında freskler bulunuyor. Bir bölümünün konusu, aydınlanmaya giden yol. Yogilerin çeşitli duruşları resmedilmiş.
Bu sezon, yaz boyu niyetlendiğim rölyefe başlama kararıyla, bu freskin uygun olacağını düşündüm. Çalışmaya başladım, ve kısa bir ara vererek meditasyon inzivasına katıldığım haftadan sonra döndüğümde artık rölyefim hayat bulmuştu: üzerlerinde mantarlar bitiyordu. Öyle küf filan değil, basbayağı şapkaları olan krem rengi en uzunu 5 mm. civarında bildiğimiz mantarlar. Ve çamuru şekillendirme aşaması bitene dek hiç eksik olmadılar, kimi büyüyor, kimi yeni türüyor, kimi kuruyup büzüşüyor. Tüm atölye şaşkın.
Sonra bıraktık içini çeksin. Haftalar boyu. Sonra ilk pişirim. Artık mantarlar dönüşüp bizlerin göremeyeceğimiz hale geldiler. Sonra oksitleme ve sırlama yaptım. Ve geçen cuma son kez fırın. Ve bu sabah yeni bir hayata merhaba.
Bu blogu yazmaya başladığımda özel yazılarıma pek de yer vermeyi düşünmedim. Yoga, sanat ve doğa benim aşklarım. Ve hayatımın bir bütün olarak kalması. Blog başlığıma baktığımda zeminine şu benim çalışmanın bir parçasının nasıl da uyacağını farkettim. Seramikten yoğrulan bir yoga figüründe biten bir mantarcık. Yani sanat+yoga+doğa. Hepsi bir. Onu geçenlerde blog başlığına yerleştirdim, henüz bitmemiş haliyle. Dedim ki, çalışmam kazasız belasız meyva versin. İşte bu heyecan beni bunları paylaşmaya itti.
Bugün renkli 19 yoga figürüyle seramik rölyef bir pano hayata geçti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder